1 Eylül 2020 Salı

KORKMA O YALNIZ BİR "DÜŞÜNCE"

 





Başımıza gelen durumların bizi üzme kapasitesini kendimiz belirliyoruz desem bu görüşüme kaç kişi onay verir bilinmez. Hiç kimse ya da hiç bir olay bizleri başlı başına üzmeye yetki sahibi değildir . Yalnızca aklımızdan geçen düşünceler onlara bu yetkiyi verir. Evet yanlış okumadınız psikoloji bunu böyle açıklıyor. Biz olayları algıladığımız ölçüde üzülüyoruz. Sizi bir insanın üzdüğüne mi kanaat getirdiniz. Ya da hayatın size kötü sürprizler sunduğu görüşünde hem fikir misiniz? Peki size bunların gerçekten var olmadığını söylesem?..

Düşünceler, bir olay hakkında biz istesek de istemesek de oluşan, gerçek oymuş gibi algıladığımız yanılsamalardır. Bir olay gerçekleşir beynimiz otomatikman bir düşünce oluşturur ve algıladığımız şekilde duygularımız örtüşür. Bu döngünün oluşmasında üç temel unsur vardır. Yaşanılan olay, beynimizin oluşturduğu düşünce  ve düşüncelerin yarattığı duygularımız. Üçünün döngüsü bizlerin mutlu veya mutsuz olarak olayı değerlendirmemizde yer alan unsurlardır. Bu düşüncelere üç şekilde yanıt veririz. Ya düşünmemeye çalışır ve sürekli o olayın içinde döngü halinde düşünmeye başlarız. Ya kendimizi kaptırır o düşünceyi sürekli düşünür halde buluruz  kendimizi ya da düşünceyi bastırmaya çalışır ve yokmuş gibi davranmaya çalışırız. Hepsi aslında olaylara verdiğimiz tepkinin hepimizde yarattığı etkileşimlerdir ve asıl olan şudur ki düşünceler denizlerdeki dalgalar gibidir kıyıya vurur ve söner, aklımıza geliverir ve sonunda söner. 

Aldığımız bir ürün kusurlu çıktığında sinirlenir üretici firmaya derin bir öfke duyarız ya da aldığımız bir terfide çok büyük sevinçler duyarız. Bizi bu duygulara sahip olduran şey ise meydana gelen olaylar değil  onlar hakkında duyduğumuz düşüncelerdir. Çocuğumuzun yürümeye çalışırken bir şeyler kırması bizi mutlu da edebilir kızdıra da bilir. Algıladığımız şey çocuğumuzun büyümeye başladığını düşünmek ise bizi sevindirecek, kırılan eşyamıza odaklanmış isek elbette ki sinirleneceğiz. 

Bunun farkına varabildiğimiz ölçüde hayatımızı daha tatminkar ve doyumlu yaşamak mümkün olacaktır. Sağlam bir psikolojiye sahip olmanın temelinde de bu farkındalık yatıyor bana göre. Olayların bizi üzmesine karşı verdiğimiz mücadele bizleri hayat yolunda daha dayanıklı kılacaktır.

Peki ama bunu nasıl başaracağız dediğinizi duyar gibiyim Ferrarisini satan bilge Yogi Raman söyle diyor; sizi üzen olumsuz bir düşünce aklınıza geldiğinde hemen bunu olumlusuyla değiştirin, düşüncenin gelip gitmesine izin verin. Bu duyguyu bir düşüncenin var ettiğinden emin olun böylelikle düşünce kuyusunun eline ipleri vermemiş olursunuz. Bizlere de bu görüşü hiçe saymayıp uygulamaya çalışmak düşüyor.

Ayrıca belirtmek istediğim nokta şu ki insanların birbirini suçlamadığı, olaylara bakış açılarını değiştirerek bir yaklaşım sergilediği noktada gerek insan ilişkilerinde gerekse toplumsal düzende muazzam bir yaklaşım sergilenebilir.  Mevlana insan duygudan ve düşünceden ibaret gerisi et ve kemik demiştir. Bizleri biz yapan dünyayı algılama biçimimiz. Kusurlu yaşamlarımızda düşüncelerimize yön verebilirsek daha yaşanılır bir toplum olacağımız görüşündeyim.

Düşünce kuyusunun içine dalıp orada beklemeye devam ettiğimiz sürece ise hiç bir el bizleri o kuyudan çıkarmada yarar sağlamayacaktır. Hayatın doğal döngüsünde yaşadığımız olayların bizlere tecrübe ettirdiği onca şeye sarılıp düşüncelerimizi olumsuzdan olumluya dönüştürdüğümüz sürece ise bize uzatılan ellerin hiçbiri geri dönmeyecektir. Düşüncelerimizi yönlendirmek bizim elimizde olan yegane güçtür. Aynı zamanda duygularımıza şekil veren, daha huzurlu bir hayat yaşamamızda bizlere yardımcı olan da ta kendisidir. Düşünce deyip geç ve çok da ciddiye alma. Hayatın böylece daha düzgün bir sürece doğru yol alacak. Haydi bir yerden başla. İyi düşüncelerin kapını çalması dileğiyle. HOŞÇA KAL.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder