19 Kasım 2020 Perşembe

ONLİNE EĞİTİM ÖRGÜN EĞİTİME TERCİH EDİLEBİLİR Mİ ?


"Bir yıl sonrasıysa düşündüğün, tohum ek. Ağaç dik, on yıI sonrasıysa tasarIadığın, Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini, halkı eğit o zaman… Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün alırsın, Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün alırsın, Yüz kez olur bu ürün, eğitirsen toplumu. Birisine bir balık versen, doyar bir defa; Balık tutmayı öğret, doysun ömür boyunca." Kuaz Tzu böyle anlatıyor eğitimin önemini. Eğitim bu derece bizler açısından yemek yemek kadar önemli ise her koşulda eğitime muhtaç oluşumuzdan bilgiye ulaşma arayışımız ilelebet sürecektir.


EĞİTİM NEDİR VE EĞİTİMİ NERELERDEN ALABİLİRİZ?




Eğitim, gözlerimizi dünyaya açtığımız zamandan itibaren başlayan ve ömür boyu süren bir yaşam biçimidir aslında. Doğduğumuz ilk anda vereceğimiz tepkilerin ölçüsü bile eğitim denen unsurla sağlanmıştır. Yaş aldığımızda ise öğrenecek şeylerimizin hala bitmemiş ve bitmeyecek olmasına şaşar dururuz. 6 yaş itibariyle okul sıralarına adım atarken eğitimin ikinci basamağı başlamış olur. Okullar bizlere bir öğretmenle eğitimin nasıl olduğunu gösterir. Peki bu eğitmen sanal bir ortamda bizleri eğitemez mi ?

Eğitim denilen şey şu an ki yaşadığımız dönemde bambaşka bir yapıya dönüşmüş vaziyette buna online eğitim diyorlar. Tarihçesine bakarsak aslında 1992 yılında açılan açık öğretim programları ilk örneklerindendi. Eskiler daha iyi hatırlar Öss'ye hazırlanmak için cd ler alır onları dinlerdik. Benim dönemim de liseye hazırlanmak için oluşturulmuş ücretli programlar mevcuttu. 2006 yılı itibari ile ise oluşturulan online eğitim siteleri bizleri eğitim tutkumuz sayesinde alıkoydu. Böylece eğitimin ucu bucağı olmadığı, her türlü ortamda sağlanabileceği açığa çıkmış oldu.

ÖRGÜN VE ONLİNE EĞİTİMİN FARKLARI NELERDİR?


+ Örgün eğitim için ihtiyaç duyulan şey bir eğitmen ve sınıf ortamıdır. Online eğitim için de bunların ikisi geçerlidir ancak bir farkla. Eğitmen yanımızda bulunmaz ve sınıf ortamı ise sanal bir mecradır.



+ Örgün eğitim için belirli bir zamanda orada mevcut ve hazır bir durumda olmamız gerekirken online eğitim kayıt altına alınabilir ve ne zaman müsait olunursa o durumda dinlenebilir.







+ Örgün eğitim de öğrenci profilini eğitmen görür ve onlarla daha iyi iletişim kurabilir. Online eğitimde ise bu durum değişkenlik gösterir kimi zaman kimlerin derse katıldığını eğitmen göremez.

+ Örgün eğitim de konsantrasyon kimi öğrenciler tarafından daha iyi sağlanırken online eğitim de sabit duramayan öğrenciler için ekstra bir zorluk görülebilir.

+ Örgün eğitim genelde genç ve işi olmayan insanlar tarafından tercih edilirken Online eğitim çalışan ve vakti olmayan insanlar tarafından tercih edilebilir.




ONLİNE EĞİTİMDE ANLAMA ORANI DÜŞÜK MÜDÜR ?









Sanılanın aksine aslında bu güne kadar yapılmış araştırmalar gösteriyor ki örgün ve online eğitim arasında anlama oranı bakımında pek bir fark görülmemiştir. Yine araştırmalar gösteriyor ki online eğitim de öğretmen ve öğrenciler arasında forumlar olsa da yeteri kadar etkileşim sağlanamadığı için uzaktan eğitim alan öğrenciler örgüne kıyasla daha mutsuz olmuşlar ve bu da bir bakıma öğrenme kalitelerini etkilemiştir. Aynı zamanda örgün eğitim de daha fazla konsantrasyon sağlandığı gözlenmiştir.

Siz bu konu hakkında ne fikirdesiniz merak ediyorum doğrusu. Fakat benim düşüncem şu yönde ki ileride şu an da olduğu gibi salgın hastalıklar ve nüfus fazlalıklarından dolayı online eğitime alışacağız ve anlama oranlarımızı yükseltecek uygulamalara girişeceğiz.

Şunu belirtmeliyim ki eğitim bizim vazgeçemediğimiz en önemli unsurdur. Yaşımız kaç olursa olsun öğrenmeye doymuyoruz. Kendimizi geliştirme tutkumuz bize bu yolda öncü olmayı başarmıştır. Eğitimin yolu ne olursa olsun bilgiye aç bir topluluk her türlü yolu dener. Mektup aracılığıyla bile eğitim denenmişken neden teknolojinin gelişmesinin olumlu etkilerinden olan online eğitim bizlere ışık tutmasın ? Pek tabi imkanlar elimizde ise geleneksel olan eğitimimize dönmeliyiz ve elimizden geldiğince bu yolu tercih etmeliyiz. Ancak eğitim almak için vakit yaratmak istiyorsak online eğitim tercih edilebilir bir seçenektir. Daha çok gelişeceğine de şüphem yoktur. Bence eğitimin yapılma yolundan ziyade anlama biçimlerimizi değiştirmeli ve değişime ayak uydurmalıyız.

Okuduğun için teşekkürler. Umarım aydınlanmışsındır. Hoşça kal...


3 Kasım 2020 Salı

EYVAH DEPREM OLUYOR !

 


Öncelikle uzun bir aradan sonra tekrar merhabalar...

Günlerdir bizleri etkisiyle saran, insan olduğumuzu bizlere tekrar hatırlatan ve ülkemizin gündemine oturmuş, derinden sarsıldığımız bir konudan bahsetmek istiyorum. Böyle bir girizgah yapmak  istemezdim ancak kendimde bilinçlenmek ve faydalı olabilmek adına bu yazıyı yazıyorum.              Evet malum konumuz depremler... Maalesef ki İzmir depremiyle çok sayıda canımızı yitirdik ve bu yıl daha fazla özellikli olmak üzere depremler Elazığ depremiyle birlikle yılın başından beri bizleri tehdit etmeye başladı. Korkutan olası İstanbul depremiyle birlikte de bizleri tehdit etmeye devam ediyor.



Deprem Vikipedi tanımına göre yer kabuğunda hiç beklenilmedik bir anda ortaya çıkan kırılmalar sonucu oluşan sismik dalgalanmalar ve bu dalgalanmaların yer kabuğunu sarması olayıdır. Tanımı gayet açık aslında ve bizim kendimize sormamız gereken soru depremler neden bizlerin hayatını bu denli etkiliyor ve korkutuyor? olacaktır. Görüldüğü üzere gayet doğal seyrinde meydana gelen bir doğa olayıdır. Bunun olmasını sağlayan bir güç ol der ve olur.                                                        Coğrafyamız itibariyle deprem kuşağında yer alıyoruz. Kuzey Anadolu Fay hattı, Doğu Anadolu Fay hattı ve Batı Anadolu Fay Hattı olmak üzere 3 büyük fay hattı üzerinde yer alıyoruz. Bu da demek oluyor ki deprem açısından oldukça riskliyiz ve büyük sarsıntılara hazırlıklı olmalıyız. Bir çok şehir aktif fay hattı üzerinde olup riskli gibi görülse de fay hatlarının geçmediği yerlerde etkilenebiliyor. Örneğin İzmir'de hissedilen sarsıntıya neden olan kırılma 70 kilometre uzağında gerçekleşmişti. Bu da demek oluyor ki ülkecek depremlere hazırlıklı olmalı, olası bir deprem anında ne yapacağımızı bilmeli ve gerekli önlemlerin alınmasını teşvik etmeliyiz.

Peki depremler bu kadar hayatımızdan olmayı başarabilmişken bizler neler yapabiliriz ve hayata tutunmayı başarabilir, depremin artık bir risk faktörü olmasını önleyebiliriz? Bu depremin bizleri kendimize getirebilmesi ve düşünmeye sevk edebilmesini diliyorum. Öncelikle yapı tekniği ve inşaat yönetmeliklerine uygun binalar inşa edilmesi gerekiyor. Tehlikeli bölgeler tespit edilip bu bölgelerin imara açılması önlenmeli. İnsan hayatını hiçe saymamak adına inşaatlarda dayanıklı malzemeler kullanılmalıdır. Binalara acil çıkış panelleri yapılmalıdır. Bunlar bu işlerle ilgilenenlere ve devlete düşen görevlerdir ve denetlenmesi şarttır. Elimizdeki konutların hali hazırdaki durumu ortadadır en kısa zamanda kentsel dönüşüm uygulanmalı ve yatırım yapılmalıdır. Tabi bizlere bazı sorumluluklar düşüyor. Eşyalarımızı,aklımıza ne geliyorsa sabit duruma getirmeliyiz.Gaz vanası ve elektrik sigortalarımızı otomatik hale getirmeliyiz. Afete hazırlık planları yapmalı ve en kısa sürede bir deprem çantası edinmeliyiz. Şimdi sırası mı demeyin ne zaman başımıza neyin geleceği belli değil...

Oldu ve deprem başımıza geldi neler yapmalıyız? birlikte göz atalım. Öncelikle önceden olası bir deprem sırasında nereye saklanmamız gerektiğini bilmeliyiz. Mutfak ve banyo güvenilirdir. Masaların altındaki ayak kısımları güvenilirdir. Hayat üçgeni oluşturabileceğimiz alanlar seçmeliyiz. Çök-Kapan-Tutun üçlüsünü unutmamalıyız. Sarsıntı durana kadar bu vaziyette beklemeliyiz. Merdiven, asansör, balkon gibi alanları kesinlikle tercih etmemeliyiz. Pencere ve cam alanlardan uzak durmalıyız. Peki oldu da enkaz altında kaldık bu durumda yapmamız gerekenlerse şunlar: Bu alanda enerjimizi kontrol edebilmemiz çok önemli hareket ve enerjimizi korumamız gerekiyor. Vurabiliyorsak ayağımızla veya ellerimizi kullanarak sesimizi duyurmaya çalışmalıyız. Sesimizi kullanabiliyorsak da sesimizle yardım istemeliyiz. Bekleme vaktinde iken aktif uyku ve dinlenme aşamasına geçmeli ve beklemeliyiz. Panik olup enerji kaybına neden olmamalıyız. En çok ölümler organ ezilmesine bağlı ödem gelişmesi nedeniyle su kaybı ve böbrek yetmezliğinden olmaktadır. Bu yüzden su kaybını önlemek adına su bulabiliyorsak aramalıyız. 

Depremler insanlara önemli ölçüde dersler vermektedir. Bu süreci yaşayanlar ve ailesini kaybedenler en çok acıyı çekenler şüphesiz ancak bizim manevi ruhumuz gereği Türk olarak acıya ortak olma duygularımız baskındır. Birbirimize destek olma adına her türlü yardımı ve desteği yaparız. Bu yaşananlar her birimizin başına gelebileceğini düşünüp hangi ideolojiyi, siyasi görüşü destekliyor ve hangi inanca sahip olursak olalım birlikten kuvvet doğar diyerek tek güç olmalı ve hayatlarımıza çekidüzen verip kimseyi yargılamadan ve hayatlarımız ne derece zor olduğunu düşünüp hoşgörülü olmalıyız. Bana göre acı tatlı ne yaşanırsa yaşansın insanlar tek yürek olduklarında ve empati yeteneklerini sergiledikleri ölçüde insanlar. İnsanız ve acı çekme bilincindeyiz lütfen saygımızı ve beraberliğimizi yitirmeyelim... Hepimize geçmiş olsun dileklerimle...