12 Şubat 2020 Çarşamba

AKIL IŞIĞI, ÜÇÜNCÜ GÖZ "EPİFİZ"







Fotoğraf Vatikan'dan. Üçüncü gözümüz olarak adlandırılan Epifiz bezinden tasvirle tasarlanmış. Bir çok sanatkara ve farkı antik dinlere, günümüze ilham olmuş bu mucizevi organımızdan. Doğruyu söylemek gerekirse ilk duyduğumda beni de işlevleriyle kendinde hayranlık uyandırmış ve merak duygumu cezbetmişti. Araştırmalarımda fark ettim ki kendisi küçük olsa da özellikleri o kadar basit değil. Bizlere gözlerimiz kadar önemli olduğunu hatırlatıyor ve bizleri harika organizmalar olarak ön plana çıkarıyor.

Peki bu çam kozalağı benzeri küçük bez epifiz (pineal) in işlevleri nedir, neden bu kadar ilgi çekmiştir? Gözle aynı hizada olan konumu nedeniyle üçüncü göz olarak adlandırılıyor. Beynin tam merkezinde yer alıyor. Göz; ışıkta, epifiz; karanlıkta devreye giriyor. Kısaca işlevlerinden bahsetmek gerekirse; Üç tane hormon salgılıyor bu bez; melatonin , pinolin, insana psikedelik ve mistik deneyimler tattıran dimettiltriptamin (DMT). En önemli hormon melatonin, sirkadiyen ritimden sorumlu, uykumuzu düzenliyor ve tahmini zor olmasa gerek karanlıkta salgılanıyor.
Kanserden koruyor ki gece uykusuzluğu yaşayan kişilerde normal insanlara göre kanser oranı daha fazla. Görme engelli kişilerdeyse bu oran giderek düşüyor çünkü karanlıkta daha çok işlevini artırıyor. Çocuklukta 9 yaşından önce ergenliğe girmeyi engelliyor. En çok dikkat çekilen noktaysa ruhen bizi üst bilinçlere çıkarıyor olması ve modern felsefenin babası Descartes epifiz bezini ruhla bedenin birleştiği nokta olarak betimler. Bu yüzden yüzyıllardır bu organ önem ve gizemini koruyor. Hatta Fransız düşünür, yazar Voltaire bu organın sırrını çözmek için birçok kez otopsi yapmıştır. Araştırmalar sonucu, günümüzde de kabul edilmiş bir gerçek deniz seviyesinden yukarı çıkıldıkça organ işlevselliği artıyor ve daha fazla hormon salgılanıyor. Bu yüzden ibadethaneler yüksek noktalara yapılırmış, amaç tanrıya yakın olmak değil, ruhen yükselmekmiş.





Diğer bir nokta karanlık demiştik. Şüphesiz karanlık da büyük önem arz ediyor. İsa'nın bir sözü ; Karanlıkta olanlar gerçek(büyük) ışığı görürler. Ancak bu organımız günümüz modern dünyasında tükettiklerimiz ve çevresel şartlardan kireçleniyor ve işlevi azalıyor. Sebebinin de florür olduğu düşünülüyor. Fareler üzerinde yapılan bir deneye göre yaşlı farenin epifizi daha genç bir fareye aktarılıyor ve görülüyor ki genç fare daha çabuk ölüyor. Pineal bezin düzenli faaliyette bulunması sıkıntı, bunaltı, bunama, stres ,yaşlanma ,bahsettiğimiz gibi kanser, hipertansiyon ve birçok psikolojik rahatsızlığa karşı doğal koruma sağlıyor.

Epifiz bezinin mucizeleri ortada o halde yararlarından istifade etmek bize düşüyor. Kızılcık, deve dikeni, rezene, anason, kereviz, ayçiçeği, çemen, hardal, sarı kantoron , papatya çayı vişne, lahana, badem, fındık, magnezyum ve çinko içeren diğer gıdalar melatoninden zengindir bunları daha sık tüketebiliriz. Yüksek oranda cıva içeren balıklar, karbon bazlı içecekler, sudaki flor, diş macunları ve dumana maruz kalmamız epifiz bezini olumsuz yönde etkiliyor ve düzgün çalışmasını engelleyebiliyor. Görülmüş ki meditasyon, oruç tutmak, uzlete çekilmek, ilahi söylemek, sükutla içimize yönelme (az konuşma) sırasında pineal bez aktivasyonu artıyor ve DMT seviyesinde bir patlama oluşabiliyor.


Epifiz bezinin önemi gün geçtikçe gün yüzüne çıkmaya başlıyor ve tedavi edici uygulamalardan tutun farklı alanlarda da istifade edileceğe benziyor. O halde vücudumuzun bu mucizevi organlarına merak duymayı arttırmalı, araştırmalara destek verici rollerde kendimizi bulmalıyız. Kendine değer ver ve sağlığını korumaya önem ver. Görüyorsun ki küçücük bir organ çoğu işlevden sorumlu. Araştırmadan, içeriğini bilmeden hiçbir şeyi bu bedene kabul etmemeyi kendine borç bil. ve kendine iyi bak...

İlgisini çekenler için belgesel önerisi (DMT: The Spirit Molecule (2010))