31 Ağustos 2020 Pazartesi

KORONA VİRÜSE NE KADAR HAZIRDIK?



Gelecek kaygılarıyla yaşasak da hiçbirimiz gelecek felaketi hayal etmeyiz, düşünmeyiz bunu hiç 
sorguladın mı? Güzel günlerin hayalini kurarız evet ama ben hiç felaketin geleceğini tahmin ettiği halde onu düşünmek için can atan biriyle karşılaşmadım buna en basit örnek ölümü bilsek de onu hiç aklımıza getirmek istemeyiz. İnsanlar başına gelecekleri önceden kestirebildiği halde hiç başına gelmeyeceğini umarak o düşünceyi beyninden uzaklaştırmak ister. Evet korona virüs diğer felaketlere benzemiyordu daha önce kuş gribi,h1n1 gibi virüslerle yüz yüze gelmiştik ancak  kurtulmuştuk geçip gitmişti işte elbet bu da gelip geçiciydi en fazla ne kadar sürebilirdi ki dedik. En büyük salgınlar yüzyılda bir olur dedik nereden gelip bizi bulacaktı ki...Ve  tıpkı diğer felaket senaryolarında olduğu gibi bize hiç gelmeyeceğini düşünerek yaşamımıza devam ettik oysaki ta en başından bunu tahmin edebilecek kişilerdik hepimiz. Böylece hayatımıza bir anda sokuluverdi sinsice... peki biz bu senaryonun neresinde idik ve ne kadar hazırdık?
Hepimiz günlük telaşlarla boğuşurken bir de böyle bir felakete kapı açamayacak kadar çok yoğunduk. Gündemdeki deprem, savaş haberleri yeterince canımızı sıkıyordu bir de bunu düşünüp kahır edemezdik kendimizi. Ben ilk vakayı bir nöbet akşamında duymuş oldukça paniklemiştim mesela. Bir başkası gülüp geçmiş yalan olduğu fikrini öne sürmüştü hemen. Bir diğeriyse hükumetlerin insanlar üzerinde denediği bir deney diyerek senaryosunu yazmıştı bile..
Amma velakin gelip çatmıştı işte dünyada görülen bu virüs gelip bizi de sarmıştı. Her gün vaka sayıları bir bir yükseliyor bizde hala inanamıyor ve olup bitenleri seyre dalarak izliyorduk. Hepimizde bir panik havası durmadan temizlik yapıyor, el yıkıyor, insanlardan uzak durmaya çalışıyorduk. Verilen haberleri son gaz takip ediyor hiç aksatmadan her akşam izliyorduk. Dünyadaki yere düşüp bayılma videolarını her yerden izliyor bizlere neler olacak acaba diyerek korkuya kapılıyorduk. 
İnsan bilmediği şeyden korkarmış derler. Bizde yarı tedirgin yarı korkulu günlerimizi geçirmeye çalışıyorduk. Bana göre bu cehalet bizi virüse hazır hale getiren en önemli şey olmuştu. Ne zamanki normalleşme adımları atılmaya başlandı insanlar hazırlıksız hale geldiler. Çünkü biz kısıtlı yaşamda virüse hazırdık. Normal hayatımız, Türk kültürümüz, alışageldiğimiz yaşam tarzlarımız  korona virüse meydan okudu. Bence en önemli neden rahatlığımıza düşkün olmaktan, geleneklerimize ne koşul olursa olsun sonuna kadar ölüm de olsa kalım da olsa bağlılığımızdan, grup halinde eğlence anlayışlarımızdan, insanlara olan düşkünlüğümüzden en önemlisi bencilliğimizden geliyordu. Virüsü unuttuk sadece bir maske bizleri virüsten korur sandık. Öyle ki  içimizde onu takmaktan bile muzdarip insanlar gördük. Şemsiyemiz yoktu, varsa da bizi yağmurdan korumaya yetmiyordu. Çevremizdeki insana ne yapmaları gerektiğini dikte etmeye çalışmadan önce kendimize bakmış olsaydık Güney Kore örneğindeki gibi işbirliğiyle bu meselenin üzerinden gelebilirdik bana göre.

Lafı daha fazla uzatmadan hayatlarımızı felaket senaryolarına hazırlıklı hale nasıl getirebiliriz naçizane bunlardan bahsetmek istiyorum. Hayatta her şeyin insanın başına gelebileceğini aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Hazırlıklı olsak da olmasak da gelir. Önemli olan bunu nasıl yönetebildiğimiz. Yarın başımıza bir şey gelecekmiş gibi kendimizi günün akışına bırakmalıyız. İnsanların kalbini kırmamak, evini düzenli temiz tutmak, sağlığını kontrol ettirmek, ailenle olabildiğince çok vakit geçirmek, evinin eksik tadilatını yaptırmak, yapabileceğin işleri ertelememek gibi. Unutma ki hayatı erteleyecek kadar önemli bir lüksün yok bugün var yarın yoksun. Akışa uy, hayatını yönet ve hayatına yön ver. 

Gündeme dair düşüncelerimi daha çok okumak istiyorsanız lütfen iletişim bölümünden yazın. HOŞÇA KALIN.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder