3 Eylül 2020 Perşembe

YOKLUKTAKİ MUAZZAM VAR OLUŞ

                        


Hepimiz hayatımızın bir döneminde bu hisleri yaşamışızdır. Her şeyimiz varken içimize işleyen huzursuzluk ,bir şeylerin eksik olduğu düşüncesi ve sebep arama çırpınışları...Eski zamanlarda, hepimizin küçücük evlerde yaşadığı, soframıza koyulan öğünlerin miktarının sayılı olduğu, aldığımız bayramlık ayakkabının eskiyene kadar giyildiği o her şeyin kıymetinin bilindiği unutulmaz zamanlarda sanki daha huzurluyduk düşüncesi hepimizin içini sarıverir bazen. Neden böyle olduğunu, içimizdeki bu boşluk duygusunun nereden geldiğini anlama çabasında isen yazdıklarımı lütfen okumaya devam et.

Büyük patlamadan bu yana var olan dünya hayatının içinde, "biz" diye bir şey yokken hayata merhaba dedik, yokken var olduk. Ailemiz yoktu bir ailenin içine gözlerimizi açtık. Bir adımız yoktu ad sahibi oluverdik. Aslında biz hiçlikten meydana gelmiş varlıklarız  ve ne acı ki bir hiç olup ebedi yurdumuza göç edeceğiz. Sahip olduğumuz her şey geçici ve bizlere ait değildir. Gel gelelim elimizdekilere sıkı sıkıya tutunduğumuz, bizden hiç gitmeyecekmiş gibi sahiplendiğimiz maddelere kendimizi adamış haldeyiz. Bu maddeler para, ev, araba, evlat, statü aklınıza gelen her türlü şey olabilir.

 İnsanın bir işi yokken birden iş sahibi oluverir, evladı olmayan bir aile bir anda önüne dünyaları sunacağı bir yavruyu kucaklarken bulabilir kendini. Ya da çok istediği o arabayı sürer duruma geliverir. İnsan, bu hayatta dilediği her şeye sahip olabilir ancak bu sahiplik hissi onu tatmin edecek boyuta hiç bir zaman gelemeyecektir. Sahip olacağı, yapacağı  hiçbir şey kalmayıp intihar eden o adamı aklınıza getirin. Ancak bizi tatmin edecek yegane şeyler vardı. Bunlar yokluk zamanlarımızdaki  çaba, arayış, tutku dan başkası değildir. Bunu kabul edelim ki yokluk zamanlarımızda daha verimli oluruz. Kaybedeceğimiz bir şey yokken istediklerimize ulaşma arzusu, hayal gücümüz bize bambaşka şeyler yaptırabilir. Yokluk aslında bize varlığın hissettirdiği güzel duyguları tattırmadaki yegane aracımızdır. İnsan istediği şeylere sahip değilken sahip olma hayaliyle yanıp tutuşur bu ateş onu daha da körükler ve aktifleştirir. Bir diğer yanıysa şudur ki yokken insan daha özgürdür ayağına takılan prangaları yoktur. Başını alıp gidebilme özgürlüğüne sahiptir. Kendi yoktan var oluşunu hatırlayıp yine Allah'a kavuşacağını bildiğinden kaybetme korkusu yaşamaz. Hayatın bize sunacağı onlarca şeyden mahrum olacağız belki de ancak sahip değilken yaşadığımız tarifi zor duygulara varken hiç sahip olamayabiliriz. Hayatın üstünün altından iyi olacağını hiç bir zaman iddia edemeyiz. Bu yüzden şuanda neye sahipsek  kıymet bilerek sıkı sıkıya sarılmalıyız. Yoklukta bize sunulan duygulardan kendimizi alıkoymamalıyız. Başka insanlarla kendimizi kıyaslayarak bizdeki varlığın azlığıyla her zaman tatminsiz olacağız. Zira muhakkak bizden daha üstün, daha zengin, daha başarılı insanlar daima var olmaya devam edecektir. Fakat şu açıdan bakabilirsek bence yokluktan ziyade şükür duyguları içimizi kaplayacaktır o da şudur ki kendimizden daha aşağıda insanlara bakmamız. Bu yöntem daima bizleri tatmin boyutuna ulaştıracak ayrıca yardım etme iç güdümüzü kuvvetlendirecektir.

Tasavvufu ilke haline getiren insanların huzurunu hep merak etmişimdir. Şüphesiz yokluktaki o mucizeyi kavramalarından gelmektedir. Öyle ki Mevlana Celalettin Rumi der ki  Varlık elde etmek için yokluk gerek. Mimar ev yapmak için boş arsa arar. Marangoz ahşap işi yapmak için ham tahta arar. Saka su satmak için susuz ev arar. Yokluğa dikkat et onda nice hikmetler vardır. Yoklukta insan daha muhtaçtır ve acizliğini anlayabilir böylece ilahi güç ona gerçek tatmini ve istediğini verir. Hepinizi yokluktaki  o güzel hikmetleri kavramaya davet ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder