Merhabalar güzel okurum..
Sevgili Deeptone'un o hoş öykülerinden sonra ben de kelime oyununa katılmaya karar verdim. Bu haftanın kelimelerini sevgili Kırmızı Ruh'tan alıyor ve öykümü sizlere sunmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz. Biraz hüzünlü baştan söyleyeyim :(
Angelina'nın Yalnız Günü
Her sabah kalkar kahvesini içer kırmızı terliklerini ayağına geçirir ve öğle saatlerine kadar pencereden dışarıyı seyrederdi Angelina. Kırmızı bir tutkuydu onun için, bu renge aşıktı ve tamamen onu yansıttığını düşünürdü. Bu gün o şık kırmızı elbisesini giydi, kırmızı rujunu sürdü, saçlarına fön çekip güzel bir kahvaltı hazırladı kendisine. Kendini mutlu etmeyi severdi, değerli olduğunu düşünürdü. Üniversitede çok fazla arkadaş edinmişti Angelina. Bu iş hayatında da devam etmişti ve onun sosyal hayat konusunda kimseye yetişemeyeceğini düşünürdü. Kitap kulübü sayesinde de güzel arkadaşlıkları olmuş, farklı ortamlarda bulunmuş, hayatında hiç yalnızlık çekmemişti. Bugün doğum günüydü Angelina'nın. Onca arkadaş, tanıdık onu bugün hatırlamamıştı. Viskisini kadehine doldurdu, sorguladı hayatı ve arkadaşlıklarını. Sahiden bu kadar zaman harcadığı, beraber gülüp eğlendiği, tartıştığı onca insan neredeydi nereye kaybolmuştu. Oysa bu onun en özel günü olmalıydı. Yeni tanıştığı İrlandalı arkadaşı iyi bir kızdı o mutlaka yanına gelir onu mutlu etmenin yolunu mutlaka bulurdu. Ama o da gelmedi...
Akşam oldu onu bir tek tanıdığı bile aramamıştı. Annesi aradı sevinçle telefonu açtı annesi halini hatırını sormuş fakat o bile bu özel günü hatırlamamıştı. Derin bir üzüntüyle kendini alkole kaptırdı Angelina. Koltukta uyuyakalmıştı Bir rüya görmüştü. Rüyasında, Uçurumun kenarındaydı. Arkasında bir sürü insan vardı ve tanıdık simalardı bunlar. Üniversitede hoşlandığı çocuk, kız kardeşi, iş yerindeki yakın arkadaşı hepsi orada ve onu izliyor hiçbiri ona müdahale etmiyor, gülüyorlardı. O ise onlara kızgın bir şekilde tek ayağını havaya kaldırdı ve kendini boşluğa bıraktı. Tam o anda kan ter içinde, uykusundan sıçrayarak uyandı. Ağlamaya başladı. Saate baktı gece 3 olmuştu. Herkes derin uykusunda yatıyordu. Kalktı duş aldı, oturdu ve hayata insanlara küfürler savurdu. Küfür edince rahatladığını hissetti ve kendi kendine gülmeye başladı. Bütün bu insanlara anlam yüklemesi saçmalıktı, etrafında kimsecikler yoktu kendinden başka ve bir kez daha anladı ona kendinden başkası lazım değildi. İnsanlarla ilişkilerinde daha fedakar olmamaya karar verdi. Sadece o fedakarlığı kendine yapacaktı bundan sonra...